“FunCake ile başarmanın rol modeli oldu”


Funda Demirtaş, FunCake ailesini büyütmeye devam ediyor.
“FunCake ile başarmanın rol modeli oldu”
“FunCake ile başarmanın rol modeli oldu”
“FunCake ile başarmanın rol modeli oldu”
“FunCake ile başarmanın rol modeli oldu”
“FunCake ile başarmanın rol modeli oldu”

Funda Demirtaş, FunCake ailesini büyütmeye devam ediyor.

 

 

“FunCake ile başarmanın rol modeli oldu”

 

 

Ailesine daha yakın olmak için başlattığı girişimcilik ruhu onu masal gibi bir başarı öyküsüne taşıdı. SayaPark’ta atom-tost yapmak için açtığı küçük işyeri önce pandemi, daha sonra ekonomik krize takılsa da Funda Demirtaş genç yaşına rağmen tüm engelleri aşarak dev bir işletme haline geldi. FunCake markasıyla SayaPark’ın ardından FunCake Sea isminde tekne kafeyi hayata geçiren Demirtaş, şimdi de arkadaşlarıyla birlikte Moskova’ya şube açmaya hazırlanıyor.

 

--------------------------------------------------

Girişimci genç kadın Funda Demirtaş, yaşamın önüne çıkardığı tüm zorlukları bir bir aşarak büyük bir girişim öyküsü yazdı. Mersin Metro Mağazasında 10 yıl boyunca yönetici olarak çalışan Demirtaş, görevi gereği Adana Mağazasına geçiş yaptı. Çok yakın bir şehir olmasına karşın ailesinden uzakta olmaya ancak 9 ay dayanabildi. Geri dönmenin yollarını aramasına karşın ilgili bölümde boş kadro bulunamayınca hayallerinin peşinden giderek kendisine farklı bir yol kurmaya kara verdi.

Ve FunCake efsanesi böyle doğdu.

 

KOLAY OLANI BIRAKTI HAYALLERİNİN PEŞİNDEN GİTTİ

Çalıştığı mağazadan kendi yolumu çizmeye karar vererek ayrılan Funda Demirtaş, sıkıntılarla dolu bir sürecin kendisini beklediğinden habersiz ama çıkabilecek her zorluğu aşmaya kararlı bir şekilde yola koyuldu.  

“2019 Kasım ayında her zaman hayalim olan küçük bir kafe açmak istedim. Araştırırken kendimi SayaPark’ta buldum” diyen Demirtaş, daha ilk günden itibaren yaşadığı sıkıntıları şöyle dile getirdi: “Ben farklı bir yer ararken yolum SayaPark’a düştü. ‘Geleceğin AVM’si, çok iyi markalar geliyor’ diyerek kendimi ve bütçemi çok aşacak bir adım attım. Ben düşük kiralı, beni yormayacak tek başıma yapabileceğim bir yer düşünmüştüm ama biraz da mecburiyetten büyük bir adım atmak zorunda kaldım”

 

PANDEMİDE ONU DURDURMAYI BAŞARAMADI

Büyük risk alarak kiraladığı dükkanımın tasarımını kendim çizen ve boyasını kendi elleriyle yapan Demirtaş’ın tost-atom konsepti çok farklı bir engelle gölgelendi. Mini işletmesi için, örtüler, çiçekler, böcekler tasarlarken birden patlayan ve dünyayı kasıp kavuran pandemi süreci başladı. Yaşana salgın tüm dünya gibi çiçeği burnunda girişimci Funda Demirtaş’ın tüm planlarım alt üst olmasına yol açtı. Bu süreci “Herkes gibi eve kapanmak durumunda kaldım” diye değerlendiren Demirtaş, ona çok farklı bir kapının aralanmasına yol açacak projelerini de bu süreçte hayata geçirdi. Pandemi boşluğunu da değerlendirebilmek adına, araştırmalar yapmaya başladı. “İşim nedeniyle tanıdığım şeflerimin, ailemin önerileriyle pasta üretmeyi öğrendim. Pandemi sürecinde tüm komşularım pasta böreğe doydu diyebilirim” diyen Demirtaş’ın bu çabası, pandeminin ardından işyerime döndüğümde ben pasta üreten birisi haline gelmesinin önünü açtı.

 

‘FUNDA YAPAMADI’ DEDİRTEMEZDİM

Her ne kadar normal süreç başlasa da bu genç Funda için normal bir süreç olmadı. “Ailem dahil ‘gel kredi çekip borçlarını ödeyelim’ diyenler oldu ama ben bunlara direndim. Yaşam alışkanlıklarım ve yaptığım işler nedeniyle kendi kararını alabilen bir yapım olması da başarmak konusunda ısrarcı olmamı sağladı. Arabası, iyi bir eğitim ve işi olan, yurt dışına tatillere gidebilen birisiydim ve ‘Funda yapamadı’ dedirtemezdim. Başardım da.” şeklinde başarma azmine giden yolu özetleyen Funda Demirtaş, yaşanan süreci “Pandemide borçlar birikti. Ayakta kalma savaşı da var. Ben kahvaltımın en fazla talep edildiği süreçte dışarıdaki tek garsondum.  O zaman tek başımaydım. Dışarı çıkıp sipariş alıyor mutfağa girip onu hazırlıyordum. Kaliteli iş üretiyorum. En iyi ürünü üretmek yetmiyor. O zaman hizmetim de kaliteli olmalı. O zaman ekibimi büyütmeye karar verdim. Tek başıma başladığım işimde şuan 20 kişilik bir ekibim var ve hepsi ailem gibi” şeklinde anlattı.
 

“KULLANDIĞIMIZ TÜM ÜRÜNLERİ ORGANİK VE KENDİMİZ ÜRETİYORUZ”

FunCake efsanesini oluşturan temelin taşları zorlu ama sağlam bir şekilde yerlerine yerleşmeye başladı. Funda Demirtaş yaşanan süreci şu sözlerle dile getirdi:

“Pandemide öğrendiğim pasta börek işi çok tuttu ve kendi kafem dışında dışarıya da pasta börek yapmaya başladım. O ara kiramı karşılayabilmek adına kime nereye ne satabilirim diye her tarafı araştırdım. Annem, babam kardeşim herkes seferber oldu ve üretebiliyoruz. Dükkândaki birçok şeyi annem üretiyor.

Bir süre daha pasta börek derken misafirlerimize kahvaltı da sunmaya karar verdik. Annem tamamen kendi el ürünü doğal ürünleri üretmeye başladı ve biz dükkânımızda servis etmeye başladık. Bir, iki üç derken kahvaltısıyla da öne çıkan bir kafe haline geldik. Hatta misafirlerimizin sıra bekliyor olması çok keyifliydi. Karşı tarafta başka bir kafeden rica ettim ve sıra bekleyen misafirlerimize orada çay, kahve ikram ettim. Sonra masa boşalınca buraya aldık. Şehir bana sahip çıktı. Ben çok sevdiğim Mersin’in kendi evladına sahip çıkması olarak yorumladım bu durumu.

Hayatta kalma savaşını iliklerime kadar yaşadım diyebilirim. Çok zordu. Bu süreçte ekiple birlikte ayakta kalmaya çalıştım. En zorlu süreçte bile kimseyi işten çıkarmadım. Onlarda çok özveri gösterdi. Birlikte bir kurtuluş savaşı verdik. Şimdi birlikte bir aile olduk. Elbette yaşamın gereği ayrılanlarda oldu ama çoğu ile kemikleşmiş bir ekip olarak devam ediyoruz.

Beni tercih ediyorlar çünkü reçelimden zeytinine kadar her şeyi kendim ve aile üretiyor ve hepsi organik. Hiçbir şeyi dışarıdan alamamaya gayret ediyorum. Misafirim geldiğinde sunum yaparken ‘Bu reçeli ben yaptım tadına bakıp yorum yapar mısınız?’ diye rica ediyorum. Aslında bu ne kadar gurur verici bir şey. Aynı zamanda misafirimle benim aramda da bir bağ kurulmasını sağlıyor bu durum.

Sonra çeşitlendirmenin yoluna gittik. Öğleden sonraları daha boş kaldığı için kafede içli köfte, mantı servisi de yapmaya başladık. Böyle böyle menüyü zenginleştirdim. Annem, ekibim çaba sarf ediyor ama bunu keyifle ve gururla anlatıyorum. Her şeyi kendim üretiyorum.”

 

“MERSİN’İN GERÇEK YAŞAM KÜLTÜRÜNÜ YENİDEN HAYATA GEÇİRİYORUZ”

Funda Demirtaş için işlerin iyi gitmesinin sadece yeni bir adım için fırsat yaratmaktan başka bir anlamı bulunmuyor. Daha çok kazanmak yerine ailem adını verdiği ekibine daha çok kişiyi nasıl katacağını planlayan Demirtaş, “Başardım hissiyle birlikte daha başka ne yapabiliriz arayışı da birlikte geldi. FunCake Kafeyi çok seviyorum. Çark dönüyor. Ama ikinci bir planımız olsun istiyorum. Yeni bir şeyler de yapmak gerekiyor. Çamlıbel civarında dükkanlara falan bakmaya başladım. Burada bir boşluk var özellikle kadınların tek başlarına gelip oturabileceği, kahvaltı yapabileceği, çay-kahve içebileceği bir mekan yok. Bunun yanında biz ekibimizle birlikte bir aile gibiyiz. Yeni bir mekan onlar ve aileleri için de daha iyi imkanlar sunabilecekti” dedi.

Yeni bir adımın yolunu karada ararken beklediği fırsat karşısına denizde çıktı.

“Balık-ekmek teknesi bulunan emekli öğretmen bir komşumuz vardı ve yanına gelip giderdim. ‘Sana bir tekne mi alsak’ dedi. Hiç aklımda yokken sordum fiyatı da uygun geldi. Ancak gene de benim bütçeme göre oldukça yüksek. Aradan bir iki ay geçti. Ben başka alışveriş merkezlerinde dükkan araştırmaya devam ettim. Ama kafamda da tekne sürekli duruyor. ‘Öyle alışılmışın dışında özel bir konsept. Çiçeklerle süslenmiş. Kadınlara yeni bir mekân açabilirim, buranında havasını böylece değiştirebilirim’ diye düşündüm. İlk adımı attım. FunCake Sea böyle doğdu.

FunCake Sea ile sadece lezzete değil görünüm olarak da insanların kendini özel hissedebileceği bir mekan ortaya çıktı. Herkse özel sunum tepsisinde çaylarını ikram ediyoruz. Teknemizin her yeri canlı çiçeklerle dolu ve işletme maliyetimizin büyük bölümünü bu kapladığı halde bu anlayışımızdan asla ödün vermiyoruz. Her masamızda çiçeğimiz var ama sunum tepsisiyle birlikte de mutlaka çiçeğimiz geliyor. Bir sonraki gün geldiğinizde bir adım fazlasını buluyorsunuz” diyen Funda Demirtaş, bölgede bulunan diğer tekneleri de etkilemeyi başardı. Balıkçı barınağının ilk başladığı zamana nazaran daha iyi bir noktada olduğuna dikkat çeken Demirtaş, “Elbette ki bölge istediğimiz formatta değil. Her tekne bizimki gibi özel bir konsept yapsa, temizliğiyle, hizmetiyle nezih bir ortam sağlasak, bölgenin de canlanmasının önünü açabiliriz. İlk adımı attım ve herkes küçük küçükte olsa adımlar atmaya başladı. Giriş çevresini değiştirenler oldu. Pembe branda takanlar da olmaya başladı. Bir emek varsa herkes bir şekilde karşılığını veriyor. Bence onlarda ‘Biz müşterinin gelmesini bekliyoruz. Yiyip gidiyorlar. Onları buraya çekmenin bir yolunu bulmalıyız’ diye düşünmeye başladı” ifadelerini kullandı.

 

FUNCAKE SEA, TEKNEDE KAFE

Alışılmışın dışında bir proje yaptıklarının altını çizen Demirtaş, “SayaPark FunCake’de sunduğumuz her ürünü FunCake Sea’da da sunuyoruz. İnsanlar balık yemek istemezse alternatif şeyleri yiyebiliyor çayını, kahvesini içerken pasta, kek gibi ürünlerimizi tadabiliyor. Tek farkımız Balıkçı Barınağında teknemize gelerek isterse balığını yerken rakısını da içebiliyor. Temiz ve hijyenik bir ortamda insanların rahatça yemek yiyebileceği bir mekan yarattık. Sabah gözünüzü açıp akşam gece yarısına kadar ne canınız istiyorsa teknemizde o var. Et ürünü yemeyenlere vejetaryen ürünler de sunabiliyoruz. Her kesime hitap edebilen bir menümüz var.”

Funda Demirtaş, başarısının sırrını ise şu cümlelerle dile getiriyor:

“Kapıdan giren öncelikle güler yüz, aile ortamım ve samimiyetle karşılaşıyor. Herkes mutlu çalışıyor. Bir yerde enerji varsa bu herkese yayılıyor.

Gelen herkes bizim için müşteri değil bir nevi arkadaş oluyor. Eşinden neden boşandığını, bir başkasının neden kredi çekmek zorunda kaldığını, bir diğerini yaşadığı sıkıntıları ve nasıl aştığı konusunda sohbetler edebiliyoruz. Bunun için de samimi bir ortam olması gerekiyor. Tanıştığım çok teyzem, ablam var ve gelip gidiyorlar hala. Bu kadar sahipleniyorlar işletmemizi. Bu çok önemli ve özel bir şey. Onu sağlayabildiğim için kendimi çok mutlu hissediyorum.

SayaPark’ta gelen insanlara ‘Balıkçı Barınağında teknem var’ dediğimde önce bir tuhaf bakıyorlar. ‘Nasıl yani’ diyorlar. Balıkçı barınağını varoş görüyorlar. Ben de onlara, yediğiniz lezzet değişmeyecekse, hizmet kalitesi değişmeyecekse neden orada olmasın diyorum. Aslında Mersin’in bir deniz kültürünün olduğunu yeniden hatırlatmaya çalışıyorum.

Burada deniz var, gün batımı var, martılar var. O kadar güzel ki.

Burası çok önemli. Asıl Mersin’in kültürü bu. Burayı yeniden canlandırmak aslında Mersin’i özüne döndürmek anlamına da geliyor. Elbette ki SayaPark Funcake benim için çok önemli ve benim ilk çocuğum diyebilirim. Ama oranın yaşaması için de Mersin Balıkçı Barınağındaki teknemin başarması gerekiyor. Doğal olarak para kazanmam gerekiyor. Burası hepimize hayat oldu. Burası SayaPark Funcake’yi de destekliyor. Orası da burayı destekliyor.

Bundan sonrası içinde iyileştirmek ve değiştirmek gibi bir amacım var. Hep aynısını yaparak gelişemezsiniz. Arkadaşlarımızla birlikte Moskova’da 3. Funcake’mizi açmak gibi bir planımız var. Arkadaşlarımız birkaç kez giderek orada kaldılar ve fizibilite çalışması yaptılar. Yine gidiyorlar ve yılbaşını orada geçirecekler analiz yapıp son kararımızı vereceğiz. Çünkü çok önemli ve büyük bir adım ve yatırım. İyi incelemek gerekiyor”

 

YAŞADIĞI ZORLUKLAR DÜNYAYA FARKLI BAKMASINI SAĞLADI

Genç yaşına rağmen başarıyı mücadeleyle, dirençle ve çalışma azmiyle yakalaması bir anlamda filozof yapacak kadar da hayat tecrübesi kazandırmış Funda Demirtaş’a. Artık başarı hikayesine yeni isimler eklemek, ailesini daha da genişletmek için çalışıyor. Artık başarma azminin yanına tecrübesini de katarak kendinden emin şekilde yürümeye devam ediyor.

Ve sıralıyor:

“Hayat çok kısa ve kaybedecek neyim var. Hayallerime şimdi ulaşmazsam ne zaman ulaşırım. Hayallerime ulaşmanın tek koşulu var adım atmak. Başarmak için sevmek çok önemli. Ben sevdim ve inandım. FunCake SayaParkı da FunCake Sea’yı da çocuklarım olarak görüyorum ve çocuklarımın da bana ihtiyacı var. Güçlü olmama ve ayakta durmama ihtiyaçları var. Ben onlara bakabildiğim, besleyebildiğim sürece ayakta kalacaklar ve büyüyüp gelecekler. Bunların bilmenin verdiği güçle yoluma devam ediyorum.

İşimden arta kalan zamanda sosyal sorumluluk alanında yoğunlaşamaya çalışıyorum. Çünkü dükkânımı açtıktan sonra hayat beni çok zorladı. Çok büyük şeylerle mücadele etmek durumunda kaldım. Benim gibi hayat karşısında zorluk yaşayanlara destek olmak istiyorum. Hatta onlara rol model yaratmak çabam var. Ben dükkânımı açmadan bir ay önce yurtdışından tatilden gelmiştim ama açtıktan sonra pandemi başladı ve telefon paramı ödeyemez hale geldim. Arabamı sattım. Profesyonel bisiklet ve tenis sporcusuyum ama onları bile bırakmak durumunda kaldım. Arabamı sattım ve işe bisikletle gelip gittim.

Bir gün çok eski model bir arabayla arkadaşım beni getirirken SayaPark ışıklarında kaza yaptık. Çok lüks bir arabadan inen kaza yaptığımız kadını sakinleşebilmesi için kafeye davet ettim ama arabaya baktı, camı kırık lastiği inmiş ve çok eski bir araç olunca orada kafemin olacağına inanmadı. Kendisini kandırdığımı ve kaçacağımı düşündü. Dükkana geldi ve sonradan iyi bir dostluk oluşturduk. Yani o günlerden bu günlere gelmiş olmak benim en büyük gururum.

 

“KALBİM VE NİYETİM TEMİZ”

İşte bu yaşadıklarım beni geliştirdi, güçlendirdi. Yarın sabah uyanamayabilirsiniz. Hayat birden bitebilir. Belki de hayatta en önemli şey size ait olmayan bir cana bir gelecek sağlayabilmek. Çok şükür ailem emekli maaşıyla da olsa kendini geçindirebilecek güçte. Köyde yaşıyorlar. Benim en büyük gücüm de bu zaten. Hiçbir sorumluluğum yok. Bugün evime ekmek götüremezsem aç kalsam da bu sadece benimle ilgili bir durum. Tek başıma alabileceğim kararlarda elimin daha güçlü olmasını sağlıyor. Severek yapınca güçlü oluyorsunuz.

Eğitim almışsınız, yurtdışına gitmişsiniz, daha güzel bir yerde yaşayabilirsiniz ama ben üretmeyi seviyorum. İnsan hayalleri için yaşar. Ben üretmeyi sevdim. Yaptığım şeyi anlatmayı sevdim. Çok güzel hikâyem var ve bu hikaye herkese örnek olsun, her kadın bundan bir şey kazansın istiyorum.  Yanıma gelen hiçbir kadını geri çevirmedim. Bir şekilde elinden tutmaya çalıştım. Hikâyemi birlikte yaşadığım, paylaştığım çok misafirim var. Ben hiçbirisini müşteri olarak görmüyorum hepsi benim için misafir. Hatta bir çay içmek için gelen misafirim bazen mutfağa girip üretime destek olabiliyor. Öğrenci arkadaşlarımız var kapasitemiz ölçüsünde birlikte çalışamasak ta ekonomik destek sağlamaya çaba sarf ediyorum. Onları kırmamak adına da ‘Bir arkadaşımdan burs buldum’ diye ikna ediyorum. Çok mu zenginim, hayır ama onlara bir şekilde destek olmak istiyorum. Ekibimde de çok özel insanlar var. Müşteri olarak gelen ama ailemizin bir parçası olan ekip arkadaşlarımız var. Üretiyor ve kendisini o kadar değerli hissediyor ki. Severek geliyorlar. Bu çok özel bir durum. Kimin neye ihtiyacı varsa FunCake ailesi ona dokunacak güçte. Destek olabiliyoruz, yol gösterebiliyoruz ya da bir çıkış yolu yaratıyoruz. Kalbim ve niyetim temiz. Gönülden kalpten herkese dokunmaya gayret gösteriyorum. Allah o yüzden bize veriyor diye düşünüyorum.

Elbette ilk açtığımızda hizmeti beğenmeyen misafirlerimiz de oldu. Ama tek tek geri dönüş yapıyorum ve daha iyisini yapmak için önerilerini alıyorum. Akşam evime gittiğimde ayaklarım sızlar şekilde oturmak yerine mesaj yazanlara geri dönüş yapmaya çalışıyorum. Eleştiriye açığım ve tekrar mutlu etmek için mutlaka görüşlerini alıyorum.

Artık biliyorum nereye dokunmak gerektiğini. En büyük tavsiyem de budur. Üretirseniz mutlaka karşılığını alırsınız.

Hayatıma giren insanların bir görevi olduğuna inanıyorum. Eğer birisi hayatım bir yerinde varsa mutlaka benimle ilgili bir görevi yerine getiriyor diye düşünüyorum. Ben sadece onları şekillendiriyorum.”

 

Etiketler:


Bir Yorum Yaz




Bu site çerez kullanıyor. Siteye göz atmaya devam ederek çerezleri kullanmamızı kabul etmiş oluyorsunuz. Şartlar ve Koşullar